Gürcistan Parlamentosu’nun Çerkes Soykırımı’nı Tanımasının 14. Yıldönümü / 14th Anniversary of the Georgian Parliament’s Recognition of the Circassian Genocide

İnsanlık tarihinde ölümsüzleşen eylemler, cesaretleri ve sarsılmaz vicdanlarıyla öne çıkan bireyler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu eylemler, zamanın sınavına dayanır. Bir kişinin duruşunun samimiyetini doğrulayan şey sözler değil, eylemlerdir: Ne söylediklerine değil, ne yaptıklarına bakın.

21 Mayıs 2012’de, Karadeniz kıyısındaki Anaklia, Gürcistan’da, Çerkes Soykırımı Anıtı açıldı. Bu liman, Çerkeslerin Osmanlı İmparatorluğu’na zorla sürüldüğü limanlardan biriydi.
1. Çerkeslerin (Adığe) Rus-Kafkas Savaşı sırasında öldürülmesi ve zorla sürgün edilmesi aşağıdaki hukuki belgeler kapsamında soykırım olarak tanınmıştır:
18 Ekim 1907 tarihli Lahey Sözleşmesi IV [2]
9 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi [3]
2. Rus-Kafkas Savaşı ve ardından gelen Çerkes sürgünü göz önüne alındığında, yerinden edilen nüfus, 28 Temmuz 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi [4] kapsamında mülteci statüsünü hak etmektedir.
21 Mayıs 2012’de, Karadeniz kıyısındaki Anaklia, Gürcistan’da, Çerkes Soykırımı Anıtı açıldı. Bu liman, Çerkeslerin Osmanlı İmparatorluğu’na zorla sürüldüğü limanlardan biriydi.
Arşivleme ve Anma’nın Önemi
Tarihi olayların korunması, hem bir taahhüt hem de bir hatırlama ve meşru hakların savunusu anlamına gelir. Halk arasında şöyle bir söz vardır: “Yazılmayan unutulur, belgelenmeyen kaybolur.” Bu söz, önemli olayların kaydedilmesinin ve kabul edilmesinin ne kadar hayati olduğunu vurgular.
İnsan hafızası zayıfladığında ve hatırlama gücü tükendiğinde, yazılı kayıtlar fikirleri, olayları ve gerçekleri korur. Bu ilke, özellikle Çerkes tarihi arşivleri için büyük önem taşır; çünkü belgeler yalnızca tarihî gerçekleri muhafaza etmekle kalmaz, aynı zamanda gelecek nesilleri eğitir ve kültürel devamlılığı güçlendirir.
Geçmişin belgelenmesi, aynı zamanda sömürgeci güçler tarafından işlenen suçları da gün yüzüne çıkarır—baskının mirası olan bu güçler, boyunduruk, katliam ve temel hakların sistematik olarak inkârı ile anılır. Bu yok etme eylemleri, oldukları gibi teşhir edilmelidir.
“The Circassian Miracle” (Çerkes Mucizesi) adlı kitap, Çerkes halkının tarihini, Rusya’nın Çerkesya ve genel olarak Kafkasya’daki fethine karşı verdikleri direnişi ve ardından gelen kitlesel sürgünleri ele almaktadır. Kitap; sömürgecilik, kimlik ve uzak mesafeden yürütülen ulusçuluk gibi temaları incelemektedir.
9 Ocak 2025 tarihinde Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) tarafından Çerkes Soykırımı’nın ve vatanlarından zorla sürülmelerinin tanınması, kuşkusuz olumlu ve tarihi bir dönüm noktasıdır.
“Etnik temizlik, kitlesel cinayet ve zorunlu göç sonucu, Çerkeslerin %90’ından fazlası öldürüldü ya da sürüldü.” [6]
Bu tanıma, çeşitli alanlarda özveriyle çalışan Çerkes aktivistlerin yorulmak bilmeyen ve samimi çabalarının bir sonucudur. Ayrıca, Gürcistan’ın 2011’deki örneğini izleyen bu süreçte, Çerkes halkının adalet ve tanınma mücadelesine gönülden destek veren değerli müttefiklerimize ve dostlarımıza en derin şükran ve takdirlerimizi sunarız.
Sonuç
yüzyıldaki Çerkes Soykırımı ve zorla sürgün, Çerkes tarihinin seyrini belirleyen olaylardır. Kuzeybatı Kafkasya’nın yerli halkı olan Çerkesler, atalarının topraklarından koparıldı, büyük bir kayıp yaşadı ve kültürel varlıklarını koruma mücadelesi hala devam ediyor. Bu hikâye, özellikle Rus emperyalizmi bağlamında, tarihsel, politik ve kültürel tartışmalarda yankı bulmaya devam etmektedir.
***
14th Anniversary of the Georgian Parliament’s Recognition of the Circassian Genocide
Immortalized deeds in human history are those carried out by individuals distinguished by their valor and unwavering conscience. Their actions stand the test of time. It is not words but deeds that confirm the sincerity of one’s stance: watch what they do more than what they say.
On May 21, 2012, the Circassian Genocide Memorial was inaugurated in Anaklia, Georgia, on the Black Sea coast—one of the ports from which Circassians were forcibly deported to the Ottoman Empire.
1. The killings and forced expulsion of the Circassians (Adyghe) during the Russo-Caucasian War were recognized as genocide under:
• The Hague Convention IV of October 18, 1907 [2]
• The Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide, adopted on December 9, 1948 [3]
2. In light of the Russo-Caucasian War and the subsequent exile of the Circassians, the displaced population qualified for refugee status under the United Nations Convention Relating to the Status of Refugees, dated July 28, 1951 [4].
On May 21, 2012, the Circassian Genocide Memorial was inaugurated in Anaklia, Georgia, on the Black Sea coast—one of the ports from which Circassians were forcibly deported to the Ottoman Empire.
The Importance of Archiving and Commemoration
Preserving historical events is both a pledge and a commitment to remembrance and the advocacy of legitimate rights. As the saying goes: “What is not written down is forgotten, and what is undocumented is lost.” This highlights the crucial role of documentation in ensuring that significant events are recorded and acknowledged.
Where human memory falters and recollection fades, written records safeguard ideas, events, and truths. This principle holds special relevance for Circassian historical archives, where documentation serves not only to preserve historical facts but also to educate future generations and reinforce cultural continuity.
Documenting the past also sheds light on crimes committed by colonial powers—forces of oppression whose legacies include subjugation, massacres, and the systematic denial of basic freedoms and rights. These acts of annihilation must be exposed for what they are.
The book “The Circassian Miracle” [5] delves into the history of the Circassian people, their resistance to the Russian conquest of Circassia and the broader Caucasus, and the resulting mass deportations. It explores the themes of colonialism, identity, and long-distance nationalism.
There is no doubt that the recognition by the Verkhovna Rada (Ukrainian Parliament) of the Circassian Genocide and the forced deportation from their homeland, on January 9, 2025, marks a positive and historic milestone.
“As a result of ethnic cleansing, mass murder, and forced relocation, more than 90% of Circassians were killed or expelled.” [6]
This recognition reflects the culmination of tireless and sincere efforts by Circassian activists across various fields, continuing the path laid by Georgia’s precedent in 2011. Moreover, heartfelt gratitude and deep appreciation are due to our dear allies and friends who have selflessly dedicated their time and efforts in support of the Circassian nation’s rightful pursuit of justice and recognition.
Conclusion
The Circassian Genocide and the forced deportation of the 19th century were defining events that shaped the trajectory of Circassian history. Indigenous to the northwestern Caucasus, the Circassians endured tremendous loss, including the displacement from their ancestral homeland and the ongoing struggle for cultural preservation. Their story continues to resonate in historical, political, and cultural discussions, especially in the context of Russian imperialism.