ÇERKES AHALİNİN BAHAR TELAŞI

Kube Nurhan Fidan
Kube Nurhan Fidan
ÇERKES AHALİNİN BAHAR TELAŞI

19 Nisan 2015

Bir bahar akşamı rastladım size, Sevinçli bir telaş içindeydiniz, Derinden bakınca gözlerinize 

Neden başınızı öne eğdiniz? 

Fuat Edip Baksi

****

2014 yılını mobilizasyon açısından neredeyse bitkisel hayatta geçiren bizim Türkiye Çerkes ahalisi, 2015 yılını cevval polemikler, siyasi atraksiyonlar ve de tadından yenmeyecek bayatlamış yapay bunalımlarla fragman doldurmaya çalışıyor desek haksızlık etmiş olur muyuz?

Son gündemlerimiz,  hem tartışma şekil şemali hem de özgül ağırlık açısından evlere şenlik görüntü arz ediyor olsa da önemli bir ipucunu veriyor. Nedir? Toplumsal standartlarımız galiba sandığımızdan biraz gerilerde. Keza ne siyasallaşmaya çalışan değerli insanlarımız ne de onların alıcısı olarak konumlandırılan-talepkar addedilen kitlenin politik özneleri şimdilik birbirine sadece uzaktan bakışmakla yetiniyor. Yani argo nam jargonuyla ‘’henüz oralara gelmedik’’ Makale başlarında tanımsal girizgahı olabildiğince teorik lafazanlıklarla uzatmanın raconundan haberim olsa da, bu konuda pek becerikli olmadığımdan en iyisi direkt konu başlıklarına geçeyim.

2015 de seçim var dediler geldik:

Türkiye Çerkeslerinin siyasi sosyolojisini şimdiye kadar çıkarmayı iş edinmiş birileri olmuş mudur hiç bilmiyorum. Ancak çıkarılsa hiç fena olmazdı. Zira Çerkes siyasi figürlerin alıcısını tanımak gibi önemli bir karşılaşmadan mahrum kalmaları, onları çok yerde ofsayta düşürebilecek cinsten.

Muktedir partilerden veya sol-emek söylemi içinde ki partilerden Çerkes kimliği ile aday olanlar 2015 Türkiye siyasetinde sadece müsamere pozisyonunda da kalabilir. Niye mi? Temsil ettiğini düşündüğü kitleyi politize etmeden tribünlere açılan her siyasi figür bu sürprize hazır olmalı. Veya şimdilik doz ölçüsünde politize ettiklerini düşünüyorlarsa o halde sorun yok ne güzel!

Emek-sol söyleminden Çerkes kimliği ile aday olma devrimini gerçekleştiren değerli yoldaşlar bence en radikal değişime imza attılar. Eskilerde sosyalizm revaçtaydı. Şimdi onunla nemli gözlerle helalleşildi, yerine kimlik siyaseti ikame edilmeye başlandı. Küme düşmüş olan sol siyaset yadigarları, kimlik siyasetine can simidi gibi sarılmaya çalışıyor. Fakat bu sahiden halis niyetli adaylarımızın çerkesliği  hala 70’lerin romantik siyah beyaz birlik resimlerinden ibaret olduğu için, layıkıyla kimlik siyaseti yapan politik figürlerin yanında stajlarını tamamlamalarını bekleyeceğiz başka çaresi yok. ‘’Yaşasın halkların kardeşliği’’ sloganının yanına koyacak şöyle temiz pak birkaç künye bilgisi (içinden aday oldukları halkla ilgili elbette) her solcu vekil adayının cebinde olmalı.

Muktedir partilerde bu açmaza düşmek pek olası değil. Zaten onların kimlik siyaseti derdi olmadığı için, partiden aday olan herkesin teşkilat kimliği dışında bir alternatif geliştirmesi söz konusu olmuyor. Dolayısıyla böyle dertlenmeleri olan tek tük vekil adayları varsa bile bu vaziyet, dahil oldukları parti içinde an itibarıyla kendi kendini imha ediyor.

‘’Şeçim var dediler geldik’’ tadında sahaya inen siyasilerimiz, geçmişe dönük bozuk plakları-duygusal anaforları falan arşive kaldırıp,  çerkes milletinin şimdiki zamanda ne derdi tasası olduğunu cümle aleme duyurmakla mesaiye başlasalar fena bir başlangıç yapmış olmazlar. Yoksa sosyal medyada geçmişe atıflarla mindere çıkmakla fiili siyaset de yer bulmak arasında ki makas farkını 10 Haziran’da görmeleri onları politikadan girdikleri hızla soğutabilir. Ki bu da takdir edersiniz, bence yeterli olan toplumsal anksiyetemizi daha da tetikleyebilir.

Alfabe düelloları: 

En rahatı Gürcüler ben size söyleyeyim. Neden mi? Adamlar 5.yüzyıldan beri aynı alfabeyi kullanıyorlar ve çok mesutlar. Gürcülerin bizim çerkeslerin yanında daha güleç olmalarının bununla bir ilgisi olabilir mi? Nasıl ki Türk şairi Cemal Süreyya ‘’kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı’’ demişse bu gürcülerin mutluluğunun da alfabeyle bir ilgisi olmalı. Bizim alfabe tartışmalarımız ‘’hain latinciler kutsal kirilcilere karşı’’ boyutunda ilerlediği – gerçekliğini kaybettiği için, tartışmanın bilimsel zeminde olabilmesinin kıymetini anlamamız inşallah pek uzak günlerde değildir.

Öte yandan bu esaslı düellolar, keşke dile talep yaratmada da devreye alınabilse ve taraflar bunun için kıyasıya yarışsa hatta şimdi olduğundan daha fiyakalı polemikleri ateşleseler, misal ben memnun olurum.

Hani bi soykırımımız vardı, ne oldu o iş sahiden?

Bir zamanlar çalıştığım firma olan Siemens’te Fatih diye bir arkadaşımız vardı. Matraktı, sessiz sakin bir teknik ofisi gürültüsü, neşesiyle şenlendirirdi. O zamanlar her sene Almanya şirket merkezinde bastırılıp diğer ülkelere yeni yıl için gönderilen Siemens kalenderler (yıllık cep ajandası) yetersiz sayıda olduğu için büro çalışanlarının bazılarına verilir bazılarına da verilmezdi. Fatih bir sene alamamıştı da, hilafsız her gün büro şefimiz Antoni bey ufukta göründüğü zaman ‘’yahu nerede bizim senelik ajandalar’’ diyerek, tacizi sene başından sene sonuna kadar başarı ile uygulamıştı. Zavallı Antoni bey onca tacizden sonra ilk Almanya seyahatinde Fatih’e 10 tane kalender getirmişti de iş tatlıya bağlanmıştı.

Bizim bi soykırımımız vardı geçen sene az biraz sözü edilen, ama galiba geçen senede kaldı. Nedeni ise bilinmiyor veya bilenler bilmeyenlere söylemiyor. Facebook’un meşhur Criminal Case oyununun kurgulayıcılarına ‘’çerkes soykırımı’’ teması yapmalarını istesek acaba bizim ahalinin dikkatini yeniden çekermiyiz, yani lafın kısası yeniden gündem olabilir mi?  Biliyorsunuz, Criminal Case cinayet- dedektif teması içerdiğinden konumuza da uzak sayılmaz. Nede olsa hala ”soykırım mıydı tartışılır, osmanlının dahli  var mıydı yok muydu” türünden şahane konu başlıkları bulabilen ölümlüler aramızda var.

Geçtiğimiz aylarda Çerkesya bölgesini  izleyen analistlerin dikkatle takip ettiği Rusya portallarından Narodni Russia  sitesi, Rusya halklarının dünyanın dikkatini çekmek adına 2014 de neler yaptığını yayınlandı.  Çerkesler için  hatırladığım kadarıyla 3 başlık vardı orada.

1) Çerkesler Soçi olimpiyatlarını Dünya’nın dikkatini çekecek şekilde gündemlediler.

2) Polonya parlamentosuna Çerkes Soykırımı başvurusunda bulundular.

3) Ukrayna parlamentosuna Çerkes Soykırımı başvurusunda bulundular.

Dünya, kim kimin eteğinden çekti, kim diğeriyle küstü, kim en güzel polemiği yapabildi ile ilgilenmiyor muhtemel ki. Derdin ne? Bu dert için ne gibi girişimlerde bulunuyorsun? Gerçeklerle bağını yitiren ne insanoğlu ne de halk bir daha iflah olabilir mi? Ne yapıp edip bu duruma kendimizi düşürmemek üzerine kafa yormalıyız galiba. Yoksa derdimiz varmış gibi görünmek, derdi olmaktan daha yorucu-ıstıraplı hale gelebilir zamanla.

http://www.cherkessia.net/author_article_detail.php?article_id=4055

 

Share Button